16 Şubat 2014 Pazar

Ebru Sanatı

Ebru Nedir?

EBRU; SUYA HAYAT, RENKLERE CAN VE KAĞIDA VÜCUT…

Geleneksel Türk sanatlarından biri olan ebru, kabaca; yoğunluğu (akışkanlığı) kitre gibi maddelerle artırılmış su yüzeyine, toprak boyaların, at kılından yapılan fırçalar kullanılarak serpilmesi ile elde edilen renkli desenin, kâğıda aktarılması işidir diye tarif edilebilir.
Ebru sanatında suyun yoğunluğunu ayarlamak için kitre, sahlep, denizkadayıfı gibi malzemeler kullanılır. Ebru boyaları genellikle topraktan elde edilen, asit ve kazein içermeyen, suda erimeyen boyar maddelerdir. Ebruda kullanılan fırçalar at kuyruk kılından yapılır. Ebru teknesi 35 cm X 50 cm ebatlarında 5-6 cm derinliğinde galvaniz, sac veya çelikten imal edilir. Farklı desenler meydana getirmek için ve çiçek yapmak için kullanılan, ölçü ve şekilleri değişik taraklar bu sanatın malzemeleri arasında yer alır.
Ebru sanatında kullanılan suyun ve boyaların ayarının yapılması bu sanatın en zor aşamasıdır. Doğru su yoğunluk ayarını yapmayı öğrenmeden ve boyaların su-öd dengesini hazırlamayı bilmeden ebru yapmak mümkün değildir. Bu sebeple ebru ancak bir üstanın yanında onun tecrübelerinden istifade ederek öğrenilebilir. Su yüzeyinde yapılan, her renkli çalışmaya ebru denemeyeceği gibi, bu sanatın hazırlık aşamasını ve doğru malzemelerini kullanmayı bilmeden “ebru” yaptığını sananlara da ebru sanatçısı denemez.
Eski bir kâğıt bezeme (süsleme) sanatı olan ebru asıl olarak bir cilt sanatıdır. İlk defa nerede ve kim tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmese de, araştırmacıların genel kanaati; ilk olarak Türkistan coğrafyasında yapıldığıdır. Daha sonra İran’a ve oradan da Osmanlı coğrafyasına geldiği bilinmektedir.
Osmanlı da sanatsal açıdan kemale ermiş olan ebru, gerek kullanılan malzemeler ve boyalar gerekse teknik açıdan asıl kimliğini kazanmıştır. 1700 lü yıllarda Istanbulda yaşamış olan Hatib Mehmet Efendi, ebru sanatında “hatib ebrusu” diye bilinen, su yüzeyinde figüratif desenler oluşturmayı ilk olarak başaran kişidir. Bundan sonra çeşitli Türk ebru ustaları farklı desen ve çiçek yapım tekniklerini başarı ile uygulayarak ebru sanatını günümüze taşımışlardır.
Avrupa da Türk mermer kağıdı veya Türk kağıdı olarak bilinen ebru günümüzde dünyanın hemen her ülkesinde az da olsa bilinmekte ve uygulanmaktadır. Farklı ülkelerde ebru diye bilinse de, kullanılan malzemeler ve boyalar açısından geleneksel ebru sanatından çok uzak çalışmalara rastlanmaktadır.

EBRU SANAT TARİHİ

Ebru sanatı kimler tarafından bulundu, ilk olarak nerede ve ne zaman yapıldı?

Geleneksel İslam-Türk sanatlarının en önemlilerinden biri olan ebrû sanatının, ilk olarak nerede, ne zaman ve kim tarafından yapıldığı malesef bilinmemektedir. Her ne kadar çok eski tarihli kitap ciltlerinde ve albumler de(murakka) ebrûlu kağıtlara rastlanmış olsa da, kesin tarihi bilinen en eski ebrû örneği, Maliki Deylemiye ait olan ve bugün Sayın Uğur Derman’ın Kolleksiyonunda olduğu bilinen  1554 tarihli bir yazıda görülmektedir. Bu yazıda bulunan ebrû tekniğinin, ancak usta bir ebrûcu tarafından yapılması mümkün olan  “hafif ebrû”  olması sebebiyle, ebrû sanat tarihinin çok daha eskilere uzandığı düşünülmektedir. Ebru sanatı hakkında Türkçe kaleme alınmış bilinen en eski eser, 1615’ten sonra yazılan “Tertib-i Risâle-i Ebrî” adlı yazma kitapçıktır.
Her ne kadar ilk olrak kimin yaptığı kesin bir şekilde bilinmese de, ebrû sanatının Türkistan coğrafyasından çıkan bir Türk sanatı olduğu batılılar tarafından da kabul edilmiştir. Bu sebeple Avrupa da ebrû, Türk kağıdı veya Türk mermer kağıdı diye bilinmektedir. Türkistan coğrafyasından sonra İran’a ve oradan da Osmanlı coğrafyasına geçtiği bilinen ebrû sanatı, Osmanlı da sanatsal açıdan kemale ermiştir. Gerek kullanılan malzemeler ve boyalar gerekse teknik açıdan asıl kimliğini kazanmıştır. 1700 lü yıllarda İstanbul’da yaşamış olan Hatib Mehmet Efendi, ebrû sanatında “hatib ebrûsu” diye bilinen, su yüzeyinde figüratif desenler oluşturmayı ilk olarak başaran kişidir. Bundan sonra çeşitli Türk ebrû ustaları farklı desen, çiçek ve akkase ebrû yapım tekniklerini başarı ile uygulayarak ebrû sanatını günümüze taşımışlardır.
Ebrû kelimesinin köken olarak farsça da bulutumsu manasında gelen ebri kelimesinden mi, yoksa Çağatay dilinde damarlı, hareli kumaş veya kağıt manalarında kullanılan ebre kelimesinden mi veya farsça da su yüzü manasında gelen âb-rû kelimesinden mi geldiği kesin olarak anlaşılamamıştır. Su yüzeyinde yapılan bir sanat dalı olması sebebiyle, birçok insan âb-rû tamlamasının ebrû kelimesinin kökü olduğuna inansa da, eski yazılı kaynaklarda, kelime sürekli ebri diye kullanıldığından, bulutumsu manasında ki bu kelimenin ebrû nun kökü olduğu kanaatini güçlendirmiştir.

Şebek Mehmet Efendi

Bilinen en eski ebrucu olan Şebek Mehmet Efendi’nin doğum tarihi ve kim olduğu ile ilgili detaylı bilgi ne yazıkki mevcut değildir. Tertib-i Risale-i Ebri adlı eserde kendisinden “rahimehumullah” (Allah rahmet eylesin) diye bahsedildiği için bu eserin yazıldığı tarihten (1608) önce vefat etmiş olduğu bilinmektedir. Fuzuli’nin eseri olan “Hadikatü’s Süeda” nın yazma kopyasında Şebek Mehmet efendiye ait ebrular bulunmakta ve ketebesinde tarih olarak 1595 kaydı bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında Şebek Mehmet efendi 1595 – 1608 tarihleri arasında vefat etmiş olmalıdır.

Hatib Mehmet Efendi

Geleneksel Türk Ebru tarihimizde çok önemli bir yeri olan Hatib Mehmed Efendi kendi lakabı ile anılmakta olan “hatib ebrusu” nun mucididir. Ayasofya camii imam hatibi olması sebebi ile hatib lakabı ile anılmış olan bu zatın tam adı Mehmed bin Ahmed İstanboli dir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen Hatib Mehmed efendi 1774 tarihinde evinde çıkan bir yangın sonucu ebrularını kurtarmak isterken vefat etmiştir. Yaşadığı dönemde kendi icadı olan “hatib ebru” yapımını kimseye öğretmemiş olmasından dolayı, hatib ebrusu uzun yıllar bir sır olarak kalmıştır. Hatib Mehmet efendi ebruculuğun yanı sıra hattat İsmail Zühti’den sülüs ve nesih yazıyı da öğrenmiştir.

Şeyh Sadık Efendi

Üsküdar’da bulunan Özbekler Tekkesi şeyhi olan “şeyh Sadık efendi” Buhara’nın Vabakne şehrinde doğmuştur. Ebru yapımını Buhara da öğrendiği bilinen bu zatın kabri Özbekler tekkesi haziresinde olup, kabir kitabesinde vefat yılı 12 receb 1262 (11 temmuz 1846) olarak belirtilmiştir. Hayatı hakkında fazla bilgi sahibi olamadığımız bu zat ebru sanatını İbrahim Edhem ve Nafiz adlarındaki oğullarına öğretmiştir.

İbrahim Edhem Efendi

Şeyh Sadık Efendi’nin oğlu olan İbrahim Edhem efendi 1829 yılında Üsküdar da ki Özbekler tekkesinde doğmuştur. Ebru sanatını babasından öğrenmiş olan bu zat babası ile birlikte çalışarak, Özbekler tekkesini zamanının en önemli ebru merkezi haline gelmesinde değerli katkılar sağlamıştır. İlk tahsiline Hace Hesna Hatun mektebinde başlayan İbrahim Edhem efendi daha sonra babası, amcası ve tekkeye gelen Buharalı alimlerden ders almıştır. Türk, Arap Fars ve Çağatay dillerini şiir yazacak seviyede öğrenmiş olan İbrahim Edhem Efendi, Çarşambalı Arif Bey (1825-1892) ‘den Ta’lik hattını öğrenerek icazet almıştır. Yapmış olduğu ebrular saray nakış hanesinde ve Beyazıt’taki kağıtçılar çarşısında rağbet görür ve aranırdı. Satmış olduğu eserlerinden elde ettiği geliri tekkenin giderleri ve misafirlerin ağırlanması için harcardı. Ebruculuk ve hattatlığın yanı sıra doğramacılık, oymacılık, marangozluk, mühürcülük, hakkaklık, tornacılık, demircilik, matbaacılık, tesviyecilik … gibi pek çok meziyeti olduğu için hezarfen lakabı ile anılmıştır. 1869 da Mithat Paşa’nın kurduğu Sultanahmet sanat enstitüsü müdürlüğü görevinde bulunmuş ve memleket tarihimizde ilk olarak kurşun boruyu burada döktürmüştür. Tamirat-ı Aliye müdürlüğü vesile ile Hicaz’a gönderilen Şeyh İbrahim Edhem efendi mübarek Harem-i Şerif’in tamirinde de görev yapmıştır. 1867 yılında düzenlenen Paris Sergisinde eserlerinden dolayı madalya almıştır. Aynı zamanda iyi bir okçu olan zat 93 harbi denilen savaşta mevkib-i humayunda (milli tabur) komutanlık yapmıştır. 8 Ocak 1904 cuma gecesi yatsı namazı vaktinde vefat etmiş ve Ertesi gün Tekke’nin Haziresine defnedilmiştir.

Mehmed Necmeddin Okyay

Ebru sanat tarihimizde çok önemli bir yeri olan Mehmed Necmeddin Okyay 28 ocak 1883 yılında Üsküdar’da doğmuştur. Babası Mehmet Abdülnebi Efendidir. Ebru sanatımızda ilk “çiçekli ebru” ve “yazılı ebru” lar Necmeddin Okyay tarafından yapılmıştır. Çiçekli ebrunun başarılı bir şekilde yapılmasından sonra ebru sanatı kitap kapakları ve hat kenarlarında kullanılabilirliğinin yanında kendi başına çerçeve yapılarak da kullanılır hale gelmiştir. Aynı zamanda hattat da olan Okyay ebru sanatını Özbek Şeyhi İbrahim Edhem Efendiden öğrendi. Ebruculuk ve hattatlıktan başka; mürekkepçilik, okçuluk, ahercilik, ciltçilik, gülcülük gibi meziyetleri de bulunan Necmeddin Okyay da hocası gibi hezarfen lakabı ile anılmıştır. Hezarfen Necmeddin Okyay 93 yaşında 5 ocak 1976 yılında vefaat etti. İstanbul Üsküdar’da bulunan Karacaahmet kabristanında metfundur.

Mustafa Düzgünman

9 Şubat 1920 de İstanbul-Üsküdar da doğmuş olan Mustafa Esat Düzgünman ebru tarihimizin en önemli sanatçılarındandır. Babası imam ve hatib Saim Efendi annesi de Necmeddin Okyay’ın yeğeni Şükriye hanımdır. İlk tahsilini tamamladıktan sonra babasının Üsküdar Çarşısı’ndaki aktar dükkanında çalışmaya başlamıştır. Bu sıralarda necmeddin Okyay’ın da hocalık yapmakta olduğu güzel sanatlar akademisi türk tezyinat şubesine kayıt olmuştur. Burada 3 yıl boyunca şemse cilt ve ebru sanatını öğrenmiştir. 1940 yılından sonra ebruyu bir yan iş olarak sürdürmüştür. Mustafa Düzgünman dini musiki ile de ilgilenmiş olup, Üsküdar da ki Aziz Mahmut Hüdayi camiinde müezzinlik yapmıştır. 20 ye yakın kendi bestelediği ilahisi vardır. Mustafa Düzgünman ebru sanatında çok büyük başarılı çalışmalar yapmış ve teknik yönünden öğrendiklerini daha da ileri seviyelere çıkarmıştır. Hatta hocası Necmeddin Okyay’ın kendisi için söylediği “Mustafa ebruculukta beni geçmiştir” iltifatına mazhar olmuştur. Hocasının bulmuş olduğu çiçekli ebruları daha gerçekçi formlarda yapmış ve bu tür ebrulara papatya ebrusunu hediye etmiştir. Yaptığı çalışmalar ve yetiştirdiği talebeleri ile Ebru sanatımızın bu günlere gelmesindeki en önemli ebruculardan birisi olduğu inkar edilemez. Mustafa Düzgünman ebru sanatımızda gelişigüzel yapılmak istenen yenilik veya modernizasyon gibi düşüncelere açıkça karşı olduğunu ifade etmiş, ebru sanatının geleneksel yönüyle devam ettirilmesinin gerekliliğine inanmıştır. Tarihi süreçte rastlanmamış olan resim yapar gibi ebru yapılması çalışmalarının ve bu tarz değişikliklerin sanatımızı zaman içinde tahrip edebileceğini ifade etmiştir. Ebru sanatının bu tip değişikliklere uğratılmadan gelecek nesillere aktarılması için emek harcamıştır. 12 Eylül 1990 günü vefat eden Mustafa Düzgünman’ın kabri KaracaAhmet mezarlığındadır.

Niyazi Sayın

Niyazi Sayın Türk neyzen, ebru sanatçısı ve fotoğrafçı (1927, Üsküdar). Sanat Musıkisinin en büyük ney üstatlarından, bu musıkide Mesut Cemil Bey ve İstanbul ekolünün temsilcisidir; böylece ney sazının diğer önemli ekolü olan Konya ekolünden ayrılan bir üslubu vardır. Babası Resneli, annesi Manastırlıdır. Kendisi Üsküdar’ın Doğancılar (Türbe) semtinde ahşap bir evde doğar. Üç kardeşin ufağıdır. İlk ve orta mektebi Üsküdar Paşakapı’da, liseyi Haydarpaşa ve Beyoğlu’nda okur. İkinci Cihan Harbi sebebiyle tahsilini yarıda kesmesiyle birlikte, askerliğini eğitim alayında yaparken İstanbul Belediyesi Konservatuarına yazılıcaktır. Müzikle ise çok daha erken bir dönemden beri, aileden gelme musıki birikimi sayesinde aşinadır, babası çocuklarına borulu gramofunun başında hayran olduğu Tamburi Cemil Beyin taksimleri dinletir. Sanat Musıkisinin yanında tutkuyla Klasik Batı Müziği eserleri dinler, Bach onun için önem kazanır. Haydar Paşa Lisesi’nde öğrenciliği sırasında çok iyi ağız armonikası çalmaktadır. Aynı dönemde Fenerbahçe genç takım seçmelerini ön sırada kazanmış ve bir süre bu takımda futbol oynamıştır. 1947 yılında, Semtlerinin Camiinde, bir ikindi ezanı Niyazi Sayın’ı, kimin okuduğunu öğrenmek için Cami kapısına götürdüğünde müstakbel hocası Mustafa Düzgünman ile tanışır, daveti üzerine Düzgünman’ın evindeki dinî eser meşklerine iştirak etmeğe başlar, tasavvufla tanışır. 4 Mart 1948′de, ney sazına olan ve kendince dahi kaynağı bilinmez tutkusu, onu Üsküdar Musıki Cemiyeti neyzenlerinden Emin Beyle birlikte Bayezit Çadırcılar’da ney yapımcısı Osman Dedeye götürür, on lira mukabilinde bir sipürde ney alırlar. İlk iki derslerini Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Abdülbaki Dedenin oğlu Neyzen Gavsi Baykara’dan alır. Bu günlerde karşılaştığı Hezarfen Hattat Necmeddin Okyay, Neyzen Niyazi Sayın’ı alır, Resim Heykel Müzesi müdürü ve Güzel Sanatlar Akademisi resim hocası Neyzen Halil Dikmen’e götürür, Niyazi Sayın’ı teslim eder. Kendileri Neyzen Emin Dede’nin talebesi, Türkiye’nin en büyük neyzenlerindendirler; Niyazi Sayın ise henüz bundan habersizdir. Böylece İstanbul Güzel Sanatlar Akademesi’nin büyük hocalarından birisinin talebesi olur. İlk dersini 21 Ocak 1949’da alır, her perşembe günü on beş yıl hocasıyla ney ve ahlâk derslerine devam eder. Diğer hocası Mustafa Düzgünman’dan ilâhîlerin yanı sıra; ebru, cilt yapımı ve fotoğrafçılık öğrenir; tespih yapımına ilgisi başlar. Bilâhare tespihe olan merakı münasebetiyle altı ay kadar bir müddet Edirnekapı’ya, Galip Ustanın yanına tespih yapmasını öğrenmeye gider. Hocası Neyzen Halil Dikmen’den neyin yanında resim dersleri almaya başlar. Bu günler içerisinde hocasının teşvikiyle İstanbul Belediyesi Konservatuarı’nda da derslere devam eder. 1950 senelerine gelindiğinde, Üsküdar Musıki Cemiyeti ve Neyzen Süleyman Erguner (Dede) ile İstanbul Radyosu’nda saz eserleri icra etmektedirler. Yapmış olduğu sololar neticesinde, Dr. Nevzat Atlığ Beyin arzularıyle 1954 yılında İstanbul Radyosu Müzik Yayınları’nda vazife alır, başlı başına bir ekol hükmündeki TRT Radyosu muhitinde feyz ve tecrübe kazanır. Bu görevini 1956′ya kadar sürdürür. TRT Radyosunun müzik neşriyatına da iştirak eder. 1956-69 yılları arasında Münir Nurettin Selçuk’un arzusuyle İstanbul Belediyesi Konservatuarı icra heyetinde vazife alır. Bu görevin ardından o devirde yeni kurulan İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı’nda Öğretim Görevlisi ve Nefesli Sazlar Ana Bilim Dalı Başkanı sıfatıyle çalışır, 2005′te hâlen bu görevdedir. 1980′de ABD’nin Seatle Üniversitesinde bir yıl boyunca dostu Tamburi Necdet Yaşar ile birlikte Türk Musıkisi dersleri verirler, bu dönemde Seattle Public’te iki de ebru sergisi açar. Aynı ikili, başta İngiltere, Almanya ve Fransa olmak üzere bir çok yabancı ülkede Türk Musıkisi konserleri verirler.

Alparslan Babaoğlu

1957 yılında Ankarada doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara ve Erzurumda tamamladı. Devlet bursuyla gönderildiği İngilteredeki Elektronik Mühendisliği eğitimini 1979 yılında, aynı dalda yüksek lisans eğitimini 1980 yılında tamamlayarak yurda döndü. Mühendislik hayatını Tübitakda sürdüren sanatçı evli ve iki çocuk babasıdır. 1984 yılında Topkapı Sarayı Nakkaşhânesine devam ederken başladığı ebrû sanatını 15 yıldır aralıksız sürdüren sanatçı, 1986 yılında ustası merhum Mustafa Düzgünman ile tanıştı ve 1989 yılında kendisinden ebrû sanatının öğretilmesi ve icrâsı konusunda icâzet aldı. İlk kişisel sergisini 1990 yılında Topkapı Sarayında açan sanatçı, aynı yıl Washington DCde ikinci ve 1991 yılında da memleketi olan Çorumda üçüncü kişisel sergisini açtı. Ebrû sanatının, ustası Düzgünman ile doyum noktasına ulaştığına inanan sanatçı, ustasının ebrûlarının benzerlerini yapmaya çalışmanın yanısıra, geleneğe uygun olduğuna inandığı özgün çalışmalara da imza atmaktadır. Bunlar arasında boya olarak ezilmiş altın varak kullanılması, aynı kağıdın her seferinde farklı bir bölgesini ebrûlamak suretiyle minyatürler yapılması ve kâtı tekniği ile kalıbı çıkartılan hüsn-ü hat örneklerinin ebrû ile yapılması sayılabilir.

Fuat Başar

1953 yılında Erzurum’da doğmuştur. İlk, orta, lise ve tıp eğitimini Erzurum’da tamamlamış olan Fuat Başar tıp fakültesinden mezun olmasına rağmen hat ve ebru sanatlarına olan muhabbeti nedeni ile doktorluk mesleğini icra etmemiştir. Fakülte yıllarında (1976) hüsn-ü hatt sanatı ile meşgul olmaya başlamıştır. Bu yıllarda Uğur Derman’ın eseri olan “türk sanatında ebru” isimli çalışmayı gördükten sonra, ebru sanatına karşı ilgisi artmış ve kendi kendine ebru yapmayı denemiştir. Bu denemeler sonucunda ebru sanatının kendi başına öğrenilemeyecek bir sanat olduğuna kanaat getirmiş ve Mustafa Düzgünman ile mektuplaşarak ebru çalışmalarını sürdürmüştür. 1980’de İstanbul’a yerleştikten sonra hattat Hamid Aytaçtan hat icazeti ve Mustafa Düzgünman’dan 1989 yılında Ebru İcazeti almıştır. Yurt içi ve yurt dışından 300 den fazla kişisel ve karma sergide eserleri yer alan Fuat Başar ebru sanatımızın geleneksel yönü ile sürdürülmesi yolunda birçok talebeler yetiştirmektedir. Ebru sanatı hakkında kitabı da bulunan hocamız yıldız teknik üniversitesinde yapılan ebru fizikokimyası çalışmalarında da bulunmuştur. Kültür bakanlığı Süleymaniye ebru kursu hocalığını uzun yıllardır sürdürmektedir.

BATTAL EBRU

Tekne yüzeyine serpilen boyalara müdahele etmeksizin meydana gelen desenin kağıda geçirilmesi ile oluşan ebru çeşididir. bu tarzda yapılan ebrularda, ebru yapan kişinin becerisi ve ustalığı ne kadar ileri seviyede olursa olsun meydana gelen desenin sadece kendisi tarafından yapıldığını söyleyebilmesi eksik kabul edilir. Ebrucunun kendisi de su gibi, boya gibi sebeplerden sadece biridir. Elbette görebilen göziçin Külli İrade her şeyde aşikardır, fakat özellikle “battal ebru” da Külli İradenin varlığı daha net olarak görülebilmektedir.

ÇİÇEKLİ EBRU

Necmeddin ebrusu da denilen bu ebru çeşidi adından da anlaşılabileceği gibi merhum Necmeddin Okyay tarafından bulunan ebru çeşididir. Necmeddin Okyay hocaya gelene kadar kimi ebru sanatçıları tarafından ebru teknesinde çiçek desenleri yaılmaya çalışılmış olsada başarılı olamamışlardır. Bu tarz ebrunun ilk örenekleri ancak Necmeddin Okyay zamanında meydana gelmiştir. Necmeddin Okyay; “lale, karanfil, gelincik, menekşe, sümbül, gül goncası ve kasımpatı” gibi çiçek desenlerini ebruda uygulamıştır. Çiçkekli ebrular aynı rengin 3 farklı tonuyla hazırlanan ebru zemininin üstüne bizin ucundan damlatılarak belli bir büyüklüğe gelen dairesel boyaların farklı kalınlıklardaki bizler yardımı ile desenlendirilerek çiçek şekline benzetilmeleri sonucu meydana getirilirler.

HATIB EBRUSU

Ayasofya camii imam hatibi olan merhum Mehmet Efendi tarafından bulunmuş olan çok önemli bir ebru çeşididir, bu sebeple o zatın adı ile anılır “hatib ebrusu” Bu ebru çeşidi bir ilk olması ve ebruda farklı desenler meydana getirmiş olması sebebi ile çiçekli ebrulara geçişteki en önemli sebep olmuştur. bir veya birden fazla rengin iç içe damlatılmasından sonra meydana gelen dairesel şekillere bir biz yardımı ile farklı desenler vermek sureti ile uygulanır. Hat kenarlarında pervaz olarak kullanılabilir. En bilineni “çarkıfelek” hatib ebrusudur.

MUHAYYEL EBRU

Muhayyel ebru diye bilinen ebru çeşidi adından da anlaşılacağı üzere, hayal edilerek meydana getirilen ebru eserlerine verilen addır. Ebru sanatında uygulanan çiçeklerin, sanatçının hayalinde oluşturduğu ve gerçeğe uygun olmayan estetik bir form üzerinde çalışılması neticesinde meydana getirilir. Genellikle kâğıdın tamamını kaplayacak şekilde tasarlanan bu tip çalışmalar estetik açıdan ebru severlerin ilgisini daha fazla çekebilmektedir. İlk olarak Ebrucu Alparslan Babaoğlu tarafından yapılan bu ebru çeşidi bu gün tüm ebrucular tarafından benimsenmiş ve sevilerek yapılmaktadır.

TARAKLI EBRU

Gel-Git ebrusu yapıldıktan sonra tarak adı verilen alet yardımı ile meydana gelen desen taraklı ebru desenidir. tarağın dişleri suya temas edecek kadar tekneye batırıldıktan sonra, gel-git e dikey olarak ve tarağı çekerken elinizi oynatmadan yapılır. tarak çekildikten sonra tarak biraz kaydırılarak ters istikamete doğru çekilirse “ters taraklı ebru” meydana gelmiş olur. bu tarz ebru avrupada da kullanılmaktadır.


BULBUL YUVASI EBRU

Tekne yüzeyine serpilen boyaları bir biz yardımı ile büyükten küçüğe doğru dairesel hareketler yaparak şekillendirme neticesinde meydana gelen ebru desenidir. Genellikle bu dairesel şekiller, uzun kenar boyunca 5, ve kısa kenar boyunca 4 tane olarak tasarlanır.



ŞAL EBRUSU

Anadoluda kullanılan şal desenine benzediği için bu ismi almıştır. Gel-Git ebrusu yapıldıktan, bir biz yardımı ile teknedeki gel-git ebrusunun dairesel hareketlerle karıştırılması neticesinde meydana gelen desen şal ebru desenidir. üzerine neftli boya serpilerek daha farklı sonuçlar elde edilebilir.


NEFTLİ BATTAL EBRUSU

Battal ebrusunda en son olarak serpilecek boyanın içine yeteri kadar “neft” katılması sonucunda meydana gelen ebru desenidir. Neftli boya yüzeye serpildikten sonra yüzeyde hava kabarçıklarına benzer desenler meydana getirdiği için farklı bir güzellik meydana gelir.



KUMLU EBRU

Tekne Yüzeyine serpilen boyaların kum gibi dağılması ile meydana gelen ebru çeşididir. Kumlu ebrunun tarifi diğer ebru tarifleri gibi yapılamaz, çünkü kumlu ebrunun meydana gelmesi için kullandığınız kitreli suyun (deniz kadayıfı-sahlep..) kıvamının, boyaları kumlandıracak nitelikte olması gerekmektedir ve bu kıvam her zaman oluşmaz. Bu kıvama gelmiş olan “ebru sıvısının” üzerine bir biz yardımı ile boya damlatılarak veya fırça ile serpilerek su yüzeyindeki boyanın “çatlaması” sağlanır.
Kumlu ebru yapabilmek için sizin ustalığınızdan ziyade teknenin ustalığı gereklidir. (tekneden usta olmaz demeyin)


AKKASE EBRU

Necmeddin Okyay tarafından bulunan bu ebru çeşidi, ebrunun içine yerleştirilecek olan herhangi bir yazının arap zamkı kullanılarak veya yazının kalıbını çıkarıp ebru uygulanacak kağıdın üzerine kesme-yapıştırma yöntemi ile tespit edilmesi ile meydana gelir. kalıp çıkarılarak yazılı ebru yapmak gerçekten zor ve sabır gerektiren bir iştir. yazıyı kesmesi büyük bir zahmet olduğu gibi, kesmiş olduğunuz bu kalıbı uygulayabilmek ondan daha da zor ve zahmetlidir.


HAFİF EBRU

Ebruda kullanılan boyaların su ve öd miktarlarının artırılması neticesinde elde edilen açık renkli ve kağıt üzerinde hafif bir desen görüntüsü veren ebru çeşididir. Bu tarz ebru deseni hattatların yazı yazmaları için idealdir.



SOMAKİ EBRUSU

Somaki mermeri gibi çok damarlı desene sahip ebruya verilen isimdir. Bu ebru yapılırken fırça normalden daha fazla sıkılır ve tekne yüzeyine serpilen boyalar daha ufak damlalar halinde düşer, dolayısı ile tekne yüzeyinde daha fazla damarlı bir görüntü oluşur.



EBRU BOYALARI

Gelenksel ebru sanatımızda toprak boya diye adlandırılan, suda çözülmeyen boyalar kullanılır. ebru boyaları topraktan elde edilenler olduğu gibi bazı bitkilerden elde edilenleri, pigment olanları da kullanılır. toprak boyadan kasıt asit ve kazein ihtiva etmeyen tabii boyalardır. Geleneksel ebru sanatında tabii boyaların kullanılmasının sebebi; içlerinde zararlı hiçbir katkının olmaması ve bu boyalar ile yapılan ebruların renklerinin uzun süre solmadan kalabilmesidir.

EBRU BOYALARININ HAZIRLANIŞI

Toprak halide olan boyalar önce iyice ezildikten sonra bir elek yardımı ile içinde bulunan taş, çakıl v.s. maddelerden temizlenir. temizlenmiş olan boya bir kaba alındıktan sonra üzerine bir miktar su ilave edilir ve karıştırılarak bir süre burada bekletilir. su ile karıştırlmış olan boyalar, karıştırma işleminden hemen sonra başka bir kaba bir kaba boşaltılır. boşaltılmış olan kabın dibinde kalan tortular atılır ve bu işlem 3-4 kez tekrarlanır. en sonunda kalan boya sık bir elek yardımı ile tekrar temizlenir ve kalan su atılır. bu işlemlerden sonra boya ezilmeye hazır hale gelir.
Ebru boyalarının hazırlanmasındaki belkide en önemli ayrıntı boyaların iyi bir şekilde ezilmesidir. Ebruda kullanıcağınız boyalar eğer yeteri kadar ezilmemiş ise; suyun üzerinde yüzmez dibe çökerler, kağıdı tekneden alırken tekne kenarına sürtünmeden dolayı akabilirler ve soluk görünürler. bu gibi sebeplerden dolayı boyalarınızı ezerken sabırlı davranmanız ve yeteri kadar ezmeniz şarttır. iyi ebru yapabilmek için iyi boyalar gereklidir. ezmek istediğiniz boyadan bir avuç kadar alıp desteseng altlığına koyulur ve boyanın ortasına su dökmek için bir çukur meydana getirilir ve su ile karıştırılmaya başlanır. karıştırma işlemi neticesinde çamur kıvamına gelen boya, desteseng yardımı ile 8′e benzer hareketler yapılarak ezilir. yeteri kadar ezilen boya daha sonra bir kap içine konur ve içine öd ilave edilerek beklemeye alınır. boyaların öd ile karştırılarak bekletilmesi boya kalitesi açısından önemlidir ve uzun süre öd ile bekletilen boyalar daha iyi sonuç verir.

EBRU FIRÇASI

Tekne yüzeyine boya serpek için, ebrucuların kendileri tarafından hazırlanan, at kılından yapılan fırçalardır. Eskiden hazır olarak satılmayan ebru fırçaları şimdilerde rahatlıkla hazır olarak satın alınabilmektedir. Ebru fırçasının sapı eski ustalarca gül ağacından yapıldığından günümüzde de en fazla gül dalı kullanılmaktadır.

SIĞIR ÖDÜ

Ebruda kullanılan boyaların içine katıldığında, boyaların su yüzeyinde dairesel şekilde açılarak dibe batmasını ve boyaların birbirlerine karışmasını engeller. genellikle sığır ödü kullanılır. sarı renkli ve kötü kokulu bir madde olan öd bu sanatın olmazsa olmazlarındandır. (ebruyu seven kokusuna katlanır) ebruda tekneye serpilecek boyaların öd ayarları, ilk sırada kullanılacak boyaya en az, ve sıralama ile doğru orantılı olarak bir sonraki boyalara daha fazla öd katılarak yapılır. ödü fazla olan boyanın üzerine daha az öd ihtiva eden boya serpilmesi halide, boya açılmayıp suyun dibine batacaktır. sıcak havalarda erken bozulan öd buzdolabında muhafaza edilmelidir.

EBRU KIVAM ARTIRICI

Ebru sanatında, teknedeki suyun yoğunluğunun artırılması için suya karıştırılan kitre, deniz kadayıfı, sahlep, keten tohumu gibi malzemlerdir. Geleneksel Ebru sanatımızda en fazla kullanılan kitredir. kitrenin hazırlanışı ile ilgili hemen her ebru sitesinde tarif olduğundan, biz burada deniz kadayıfının tarifini yapmayı uygun bulduk. deniz kadayıfı su yosunundan elde edilen bir maddedir. 5 litre ılık suya 2 – 3 tepeleme yemek kaşığı kadar deniz kadayıfı katılarak karıştırma usulü ile eritilir. çok sıcak veya çok soğuk suda eritilmemesi gerekmektedir. 10 ar dakikalık 3 tekrar yaparak ve her tekrar arasında 15-20 dakika kadar bekleyerek karıştırılısa tam çözülme sağlanmış olur ve 5-6 saat sonra rahatlıkla kullanılabilir. hazırlanışı kitreden daha kolay olduğu için tercih edilebilir bir malzemedir. sıcak havalarda bozulma süresi daha erken olduğundan buzdolabında saklanması daha uygundur.

DİKKAT!!! FORMAL DEHİT

Deniz kadayıfının kullanım süresini uzatabilmek için formal dehit kullanılmasını tavsiye ettiğimiz “eski yazımız” ile ilgili, tarafımıza e-posta yolu ile gelen bir ikazı aşağıda aynen bilgilerinize sunuyoruz. Bu bilgi notu Amerikada görev yapmakta olan Türk bir mikro biyolog tarafından yazılmıştır.
“Formaldehit ise hem ucucu hem de cok az miktarlari dahi kesinlikle insan sagligi icin tehlikeli bir madde. Biz ozel egitimler aldik bu maddeleri kullanmak icin.
Ebruya az bile koysaniz devamli astarin etrafinda duran Ebrucu icin hayatinin kisalmasidir formaldehit eklemek.
Bunun icin web sayfanizda ya bu yazdiklarimi asagida ilave ettigim bilgilerle vermelisiniz yada kaldirmalisiniz diye dusunuyorum. Astarin omrunu uzatacağız diye kendi omrumuzu kısaltmayalım dimi“
Bunlar da yine bu değerli bilim adamı tarafından bize ulaştırılan formal dehit ile ilgili internet sitelerinin linkleri.

 NEFT – TEREBENTİN

Neft ebru boyalarının içine ilave edildikten sonra tekneye serpilen boya damlaları içlerinde küçük hava kabarçıkları varmış gibi dağılırlar, neftli boya kullanımı ebru yapımında tekneye düşen toz deliklerine benzer etki yaptığı için tozdan kaynaklanan hataların görünmemesini sağlar. boyanın içine tek damlalar halinde ilave edilerek denenmesi ve yeterli neft ayarını yakalamak için sabırlı olunması gereklidir. çiçekli ebru yapımında kullanmak üzere hazırlanan neftli boya için kullanılan fırça kavanozdan çıkarıldıktan sonra tamamen sıkıldıktan sonra kullanılmalıdır çünkü; fazla neftli boyalar çiçek zeminlerinde çok büyük dairesel şekiller meydana getirir ve zeminin görüntüsünü bozar.Tekne üzerine küçük serpmeler yapılması estetik olarak uygundur.

EBRU KURUTMA SEHPASI

Tekneden alınan ebrulu kağıdın düzgün ve hızlı bir şekilde kurutulması için tasarlanmış, genellikle 55X75 cm ebatlarında raflardan oluşan bir alettir.

DAMLALIK – PİPET

Boyaların içine öd, su, neft damlatmak için kullanılan aletdir. Ebru sanatında boyaların ayarının yapılması zor bir iştir, ve boyaların içlerine damlalar ile su ve öd katılır, yeterli miktarın tesbiti için acele etmeden ve tekrar tekrar deneyerek en iyi ayara ulaşılır.

BİZ

Ebruda gel-git yapmak, tekneye çiçek, hatib yapmak için boya damlatmak ve su üzerine damlatılmış olan dairesel boya damlalarını şekillendirmek için kullanılan aletdir. Paslanmaz çelikten yapılan bızların genellikle ağaç sapları olur. 0,5 mm den başlayarak 7-8 mm ye kadar farklı çaplarda bizler kullanılabilir. uçlarının oval olması ve kaliteli malzemeden yapılmış olması gerekmektedir.

EBRU TARAĞI

Taraklı ebru denilen ebru çeşidini yapmak için kullanılan, sıklıklarına göre dar ve geniş taraklı diye adlandırılan, yaklaşık 5 cm uzunluğundaki tellerin tahta bir plakaya sıralı olarak tutturulması ile yapılan alettir. Sümbül yapmak için kullanılan ve tellerin yumurtamsı biçimde dizildiği “sümbül tarağı” da ebru da kullanılmaktadır.

EBRU BOYA KABI

Ebru boyalarının saklanacağı camdan imal edilmiş ağzı dar olmayan kaplardır. geleneksel ebruda zemin ebrusu için 3 farklı boya kabına ihtiyaç duyulduğundan, boyaların sıralarının gözle tespit edilmesi için 3 farklı ebatta ve yaklaçık 100 cc lik cam kaplar idealdir. çiçek boyalarının cam kapları ise daha küçük seçilebilir.

KÜREK – SPATULA

Teknedeki suyu karıştırmak ve boya ezerken dağılan malzemeyi toparlamak için kullanılan aletdir.

DESTE SENG

Ebru boyalarını “ezme” işlemi için kullanılan mermerden yapılmış bir araçtır.

EBRU TEKNESİ

5-6 cm derinliğinde genellikle 35X50 cm ebatlarında paslanmaz krom nikel malzemeden imal edilmiş tepsiye benzer bir kaptır. Galvanizli saç, alimunyum hatta cam gibi malzemelerden bile ebru teknesi yapılmaktadır.




Alıntıdır.



Categories:

0 yorum:

Yorum Gönder